21 Nisan 2008 Pazartesi

yol

üzülme!
kana akan zehir bir zaman sonra yok olur, zehri alan fakir olur.
işte o fakir dolandıkça karanlık kurak ormanlarda
bir vakit sonra ya ölür ya da zahir olur.
ölüm desen ebedi vuslat, zahir desen ebedi vasıl...
ha vuslata ermek, ha vasıl olmak...
ikisi de canlanmak değil mi?

yolluğu bir avuç yokluk ve bir tutam yorgunluk olanın eninde sonunda varacağı vuslat böylesi bir yoksulluk olmalı herhalde. mutluluk ve umut yoksulluğu...

yozlaşmış dedikçe hayat, kelimeler tozla yoğrulur oldu; dudaklarda biriken sevda sözleri, yosunlar arasında yordamını bulamayan bedbaht dervişe döndü. yoksa yanlışlarla dolmuş kancık ben miydim? belki dedikçe ve bilmeye inat bilmediklerime bel bağladıkça, yabancılaşmaya esirliğimi ben mi yarattım? varsa yoksa su katılmamış bir saflığı umarken katıksızlığın asıl özü sudan mı oldum? kim bilir cevapları, kim bulur soruları?

şimdi buğulanmış bir fotoğraf karesisin aklımda. yüzün ile ismini bağdaştıramıyor bilincim. yakınsak mı uzaksak mı bir gözlük takmalı seni tekrar çağırabilmek için zihnime? gerçi bir bira bir de yosma şarkılar yetiyor çoğu zaman, beynimin kuyularından senin tüm idealarını ruhuma aktarmaya. öz-lemek demişim buna önceleri. acıtan bir özleme hali. ümitsiz bir vasıl olma hayali.. ya da yorgun bir hacıya dönüşme şekli..

şimdi yalnızlığı deşen ve habire "ben"i yontan bir keski ucusun. diğer yandan dibini bir türlü bulamadığım bir şişe zehir.. habire yönlendiriyorsun kalbimin ışıklarını kendinden uzaklara, fikirlerimi, düşüncelerimi, düşlerimi ve en önemlisi yolum üzerindeki mutlu pınarları zehirliyor öldürüyorsun.

hala benimle besleniyorsun diyorsun. hala beni yazıyor, beni anlatıyorsun... doğrudur, öyledir... ama anlamadığın bir şey var. buna beslenmek denmez, çünkü senin herparçan ayrı ayrı parçalıyor beni, tenime değen her idean kanatıyor ve sonra kurutuyor tüm huzuru. parçalayan, kurutan, kanatan bir içeceğe veya yemeğe besin denilebilir mi? olsa olsa zehirsin gönlümdeki. yolumun üzerinde bir serpentin dişlerinden damarlarıma akmış ölümcül bir zehir..

sen zehir olmakla övüne dur! ben hala fakirim, hala zahir... bu uzun yolda elimdekiler bilmediklerim, gönlümdekiler bulamadıklarım.. arkamdakiler de olsun varsın sağ olsunlar daha ne deyim!